Sayfalar

15 Eylül 2017 Cuma

Best State Minnesota and Best Americans

Aslında Grand Superior Lodge da çalışmaya başladığım ilk zamanlarda housekeeper görevini yapıyordum.Yani bildiğiniz gibi oda temizliği.Daha sonralarda supervisor Teri'nin isteği üzerine laundry departmanına geçtim.Mitch ile yollarımızın birleştiği nokta tam olarak burası.Artık mesai saatlerimiz beraberdi ve bir amerikalı ile daha çok sohbet edebilme fırsatını yakalamıştım.Bunun ingilizce konuşma yeteneğimim gelişmesi için harika bir fırsat olduğu bilincindeydim.Bu yüzden ilgi duyduğum merak ettiğim herşeyi Mitch ile konuşmaya başladım.O kadar yardımsever biriydi ki çok kötü konuştuğum zamanlarda bile benimle konuşmayı asla bırakmadı.Bazı zamanlar kullanmam gereken özel kelimeleri bilmiyordum bunu açıklayarak anlatmaya çalışıyordum,buna ragmen hiç dinlemekten vazgeçmedi.Zaman içerisinde tam bir arkadaş olmuştuk.Birbirimizin dertlerini dinliyorduk,iş zamanında biribirimize tölerans gösteriyordur.Mesela ona çoğu kez şunu söylemişimdir;''Hey Mıtch ım gonna smoke  in outside''.Her defasında bana olmaz gidemezsin demek yerine '' Yeaah,ıt's okay go smoke'' derdi.Tabiki bunlarla sınırlı değil yaşananlar.Orda kaldığım süre içerisinde malum müslüman dünyasında var olan terör olayları ISIS'in patlattığı bombalar Amerikada çok yankı buluyordu.Saolsunlar birgün olsun müslüman olduğumuz için en ufak kötü bir kelime söylemediler.Brian(gm),Mıtch,Teri,Sandy,Donavan,Jacob,Lester,Kelly,Max,Tim ve Matt ve ismini hatırlamadığım digerleri tek kötü bir söz söylemedi tek bir kötü davranış yapmadı.Bu insanların hepsinin kalbi gerçekten çok iyi.Bu yüzden dolayı kendime herzaman şunu söylüyorum Eger ki birgün amerikaya tekrar gidersem Minnesota(Castle Danger) gitmek ve yaşamak isteyeceğim ilk yer olacak.Ben oray hep şöyle tanımladım;Havası soğuk bir eyalet ama insanları sıcacık.Gösterdiğiniz tüm güzellikler için hepinize burdan birkez daha teşekkür ederim.

Saygılarımla

14 Eylül 2017 Perşembe

Anılar Hakkında

Bu gece yeni bir sayfayı sizlerle buluşturacağım.Yeni sayfanın baş kahramanı Amerika da ki en mükemmel adamlardan biri hakkında olacak.Benim için gerçekten çok değerli olan sevgili MİTCH hakkında yazacağım.

Umarım okurken keyif alırsınız.
Teşekkürler.

13 Eylül 2017 Çarşamba

J-1 Visa to WAT

Bu blog sayfasında çok kısaca J-1 vizesine deginecegim.Daha dogrusu work and travel ögrencilerinin hangi vize türüne nasıl başvurması gerektiği hususunda olacak bu sayfa.Öncelikle işin başında hali hazırda sahibi olduğunuz bir pasaportunuz olması gerekiyor.Bu pasaportun minumum 6 ay geçerliliği olmalı(benim tavsiyem 10 yıllık idealdir).Pasaportunuz elinize geçtikten sonra şirketinizin sizin için hazırlamış olduğu dosya ile birlikte tam vaktinde konsolosluk binasının önünde bulunmanız gerekiyor.Buraya kadar olan kısım zaten herkesin çok kolay tahmin edebileceği şeyler.Bundan sonrasını sadece başvuranlar bilir.Konsolosluk binasının önüne geldiğinizde sizin gibi aynı saatte vize randevusu olan onlarca kişi göreceksiniz.Bu kişileri konsolosluk binansının hemen önünde tek sıra düzen haline geçiriyorlar ve birer ikişer bahçeye alıyorlar üst aramasından sonra.Kesinlikle içeriye telefon çanta vb. eşyalar girdirmek yasak.Bahçedeki ilk girişten sonra bina kapısının önünde x-ray cihazı var.Bu cihazdan üstünüzdeki mont yelek vb. tarzdaki giysileri çıkarttırarak geçiriyorlar.Nihayet x-ray den geçtiniz içeride yönlendirme yapan iki polis arkadaş var.Bu arkadaşlar size gideceginiz yönü gösteriyor.Bir üst kata çıkmanız gerekiyor ama konsolosluk binası içerisinde herhangi bir merdiven bulamazsınız.Bu yüzden 5'er li gruplar halinde asansöre binip bir üst kata çıkıyorsunuz.Daha sonra vize görüşmelerinin yapıldığı salonun kapısından giriş yaparak önünüzde bulunan birkaç görevliyi göreceksiniz.Bu kişiler elinizdeki dosyaları düzene koyup pasaportunuzun arasına sıkıştırıyor ve size bir gişe numarası veriyor.Bu gişe numarasını tıpkı banka gişe numarasına benzetebilirsiniz.Bu elinizdeki numaraları kaybetmemeniz gerekiyor.Çünkü vize görüşmesine kadar 3 kere kullanacaksınız.Numaranız elinizde ve içerideki koltuklarda oturur halde beklemekteyseniz gözleriniz numaraların geçtiği elektronik tablodan ayrılmasın.Numaranız yandığında ilk gireceginiz gişede pasaportunuzu ve içindeki belgeleri görevliye teslim edeceksiniz ve yerinize tekrar oturacaksınız.O elektronik tabloda numaralar tekrar dönecek.İkinci defa kendi numaranızı gördüğünüz zaman ikinci kabine dogru yönelip parmak izinizi vereceksiniz ve tekrar yerinize geçeceksiniz işlemin ardından.Nihayet 3. kez numaranızı gördüğünüz zaman artık bilinki hayallerinizle aranızda sadece o konsolosluk memuru var :) .Görüşme kabinindesiniz.Bol Şanslar :)

Vize görüşmesi yapılırken dikkat edilecek hususlarada değinecegim.Takip ettiğiniz için teşekkür ederim.

10 Eylül 2017 Pazar

Önemli Duyuru

Çok yakında J-1 vize türü ve konsolosluk işlemleri hakkında bilgiler verecem ve son aldığım duyumları da sizlerle paylaşacam.Malum Donald Trump ve Hükümeti rahat durmuyor.

Teşekkürler

9 Eylül 2017 Cumartesi

Duyuru/Announcement

Okuyucuların dikkatine bundan sonraki birkaç sayfa direk ingilizce yayın gelebilir.Bunu yapma gerekçem anıların direk olarak gerçek kişilerle alakalı olmasındandır.

Teşekkürler

Dear visitor,the next few page will be directly in English.The reason is ;that next few page will be about the real people.

Thank You

Büyük Satıcı Lester / One of Big Dealer Lester

Amerikayı benim için güzelleştiren adamlardan biri olan Lester hakında yazmak istiyorum bu bölümde.Başlıkta bahsettiğim satma/satıcı olma durumunun içeriğine çok girmek istemiyorum :) .Lester harika bir adamdı.Herşeyden önce kendisi mükemmel bir baba.Şunu belirtmek istiyorum kendisi gerçek bir amerikalı yani native american yani Kızılderilidir(red skin).Grand Superior Lodge da çok zaman beraber Laundry'de çalıştık.Aklınıza gelecek her konuda konuşuyorduk.Gündüzler bu şekilde geçerken akşamları ot geçiyordu herşeyin önüne.Bunu yadırgamak yerinde olmaz çünkü Türkiyede çok çok kötü gözle bakılan şey Amerikada oldukça yaygın ve herkesin sigara yerine kullandığı birşeydir.Kültür şokuna bir parça olarak ekleyebilirsiniz.Herneyse konu dağılmadan Lesterın sevgilisi Kelly de harika bir kadındı.İlk başlarda onun biraz daha soguk bir insan olduğunu düşünüyordum ama daha sonralarda onunda ne kadar iyi bir insan olduğunu anladım.Özellikle bende iz bırakan şey ben amerikadan ayrılırken kendi montunu durumu olmamasına rağmen bana verdi.Yolculuğum boyunca üşümeyeyim diye.Bu arada şunuda söylemek istiyorum çalıştığım yer Minnesota Amerikanın en kuzeyinde olan bir bölge.Yani oldukça soğuk bir yer.(...)

Devamı Gelecek




Lester was a one of who made america great for me so I wanna write about the Lester.As I said in title he was a dealer :) but I will not say anything about what it is meaning but you can guess it.First of all Lester was a great man and great dad.I can not pass out without the saying this Lester was a native american well he had red skin.We had many time togerther when I worked in Grand Superior Lodge.We were talking about the everything.All the day was passing like this and when the came out the night,weed was passing front of the everything.Whatever gonna talk about the Lester's lover Kelly.She was a great woman and she was a native american as Lester.I was thinking about the Kelly in the first time in america,she is not a friendly person but it was not correct.She was pretty friendly.By the way,Minnesota is on the North Shore of the America so that place was pretty cold.

To Be Continued



8 Eylül 2017 Cuma

13 Öğrenci 4 Farklı Uyruk Two Harborsda

Evet saygı deger okuyucular amerikada toplamda 13 öğrenciydik.Yani Grand Superior Lodge da çalışan 13 kişi.Bir kişi Filipinli bir kişi Rus üçü Çinli geri kalanı Türk olmak üzere 13 kişi.Tahmin edebiliyorum yorumlarınızı.Ulan amerikaya girmişsin kaçtane türk var yanında falan.İlk başlarda bizde aynı şekilde düşünüyorduk lakin zaman ilerledikçe bir kısmımız arkadaş olduk.Bir sevgili çift vardı.Onlarla anlaşamadık ama yinede kötü insanlar olduğunu söyleyemem.İlk birkaç gün hatta bir iki hafta birbirimize alışma ve tanıma süreci olarak geçti.Aradan zaman geçtikçe Mustafa ile ileride sağlam bir dostluk kuracak şekilde arkadaşlığımız güçleniyordu.Birçok etkinliği beraber planlıyorduk,partilere gidiyorduk Mustafa'nın sayesinde aldığımız şirket arabasıyla Minnesota eyaletinin Duluth şehrini çok defa gezdik.Açıkcası bana o bölgeyi tanıtan Mustafa kardeşim oldu.Daha sonralarda kendi arabamı alınca tabii olarak kendim gezmeye ögrenmeye başladım.Özellikle Filipinli arkadaşım ve ben Mustafa'nın Two Harborsdan ayrılışından sonra birçok bölgeye gider olduk. www.beaverbaymn.com ve www.silverbay.com özellikle en çok sevdiğim iki güzel kasaba idi.(adresleri özellikle ekledim merak edenler için).Unutmadan söylemek istiyorum bu bölgelerin arasında Black Beach adında bir plaj var.Çok güzel bir plajdır.Özelliği,kumsalının o bölgeden çıkan bir madenden oluşmasıdır.(...)


Bu arada finansal anlamda daha herhangi bir konuya değinmedim ama merak eden olursa onun için erkenden ufak bir sayfa oluşturabilirim.

Teşekkür Ederim
SAYGILARIMLA

7 Eylül 2017 Perşembe

Amerika da İlk İş Günüm

İlk günün yorgunluğunu üzerimden atmıştım.Duş almak,yemek yemek ve uyuyup dinlenmek beni o kadar dinlendirmişti ki o yolculuğu yapmadan sanki direk ışınlarak gelmiş gibi hissediyordum kendimi.Sabahın erken saatinde arkadaşlarla beraber kahvaltı yaptıktan sonra ilk iş deneyimimizi yaşamak üzere yola koyulduk.Housekeeping departmanında çalışmak üzere işe alınmıştık.Ki bu iş benim zorlanacağım bir iş değildi.Sebebi ise hali hazırda Türkiye de temizlik sektörünün içinde oluşumdur.Bunun yanına ingilizceminde ilk gittigim zaman anlaşabilecek düzeyde olmasından kaynaklı Supervisor ile direk çalışma imkanı buldum.Daha doğrusu ilk gün işi anlatma ve işe başlama olarak birlikte çalıştık.Daha önce dediğim gibi temizlik sektörünü bildiğimden uzun sürmedi işi kapmam.Birazcık supervisorımdan bahsetmek istiyorum.Kendisi Teri adında bir kadındı.Gayet şık ve alımlı aynı zamanda oldukça neşeli biriydi.İlk günlerde bana bir akrabamı anımsatan kahkaları vardı.Çalışmayı seven,işler yerinde gitmediği zaman fuck shit kelimelerini kullanmaktan zevk alan bir insandı.Ama amerikalılar hakkında olumlu düşüncelerimin artmasına sebep olan biriydi.Kendisini buradan selamlıyorum.İlk gün yanlış hatırlamıyorsam birkaç saat çalışmıştık.Sebebi dedigim gibi hem train programı için ayrılmış gün olması hem de social security numberlarımızın yani sigortalarımızın başlamamış olmasıdır.Birkaç saatlik çalışmanın ardından eve dönmüştük.Ev ile otel arası yürüyüş mesafesinde 5 dakika idi.Kendimi çalışmaya değil gerçek manada tatil yapmaya gelmiş gibi hissediyordum.Evde biraz dinlenip televizyona baktıktan sonra akşam vakti evimizin yanındaki büyük eve geçtik.Tüm work and travel ögrencileri orada bulup etkinlik yapıyorduk.Bu ortamın ısınmasında katkılarından dolayı bizden çok çok daha önce oraya gelmiş Mustafa Ugur Vardar dostuma teşekkürlerimi borç bilirim :) .Gece ilerleyen vakitlere kadar süren etkinlik günler sonra bile etkisini gösteremedi maalesef.Çinli birkaç arkadaşımızın yüzünden ögrenciler arasında birlik sağlanmadı.Ama olsun biz 7 Türk ordaydık.Maalesef o da düşündügünüz gibi değil.Türkler bile kendi arasında bölündü.(...)

Bu bölüm biraz uzun oldu umarım sıkılmadan okursunuz.
Sevgi ve Saygılarımla

Güncel Birkaç Satır

Arkadaşlarım kardeşlerim bu sayfayı anılarımın arasına sıkıştırma geregi duydum çünkü rahatsız olduğum bir konuya değinmek istiyorum.

Son zamanlarda Dünya devletleri arasında çok şiddetli bir gerginlik hakim durumda.Ne yazık ki ülkelerin patronları kendi halklarına kayıtsız kalarak dünya için vahim sonuçlar doğuracak kişisel hırsların arkasından koşuyorlar.Tabiki kişisel hırs derken bunu minimize ederek söylüyorum.Ama öyle sanıyorum daha dogrusu inanıyorum ki halklar savaş istemiyor.Halkın ferdleri dünyada ki ekonomik bunalımdan zaten yorulmuş durumda.Aslına bakarsanız savaşın bir sebebi de yaşanılan ekonomik çözümsüzlüklerin çözümü olarak savaşın görülmesidir.Umuyorum ki böyle bir savaş gerçekleşmez.

Anılara devam.



Saygılarımla

5 Eylül 2017 Salı

Two Harbors Yeni Evim 1. Gün

Yolculugun son kısmına geçtiğimden bir önceki bölümde bahsetmiştim.Nihayet artık uzanıp uyuyabilecegim durağıma gelmiştim.Duluthdan Two Harborsa uzanan yol boyunca Jason ile sürekli sohbet ettik ve kendisi gerçekten eglenceli bir insandı.Tanıdıgım ilk amerikalı bende çok iyi bir izlenim uyandırmıştı ve kendimi güvende hissettirmişti.Kalacagım eve vardıgımda beni bekleyen en büyük süpriz benim dışımda ve benden önce oraya varmış olan 5 Türk arkadaştı.Onlarla kısa bir tanışma konuşması yaptıktan sonra gerçek anlamda kendimi evimdeymiş gibi hissetmeye başlamıştım.Çantamı odama yerleştirdikten sonra artık dinlenme vakti gelmişti ama uyumak ne mümkün.İstanbuldan uçaga bindigimde hava aydınlık ve gündüz vakti idi Amerikaya uçuşum 17 saat sürdü ve hava hala aydınlıktı öglen vaktiydi.Aradan biraz zaman geçmesini bekledim arkadaşlarla iyice kaynaşmak için klasik olan konuşmaya çalışma soruları soruyorduk.Tabii olarak aynı zamanda herkes bir şekilde evimizde baglantı sinyali düşük olan internete baglanmaya çalışıyordu.Aslında ilk günüm çok sade sıradan yani olması gerektigi gibiydi.Amerikalı Jason dışında tanıştıgım başka bir yabancı olmamıştı ilk günümde.

4 Eylül 2017 Pazartesi

Minneapolisden Duluth'a Son Hava Trafiği

...3 saat bekleyişin sonunda artık son uçuş vakti gelmişti.Bir sonraki hedef Duluth airporttu.Oraya vardıgımda birilerinin beni karşılayacagı bilgisinin verdigi rahatlıkla artık nefes alışlarım düzelmişti.Son uçagım Amerikadan beklentilerimin çok ötesinde resmen amiyane tabirle külüstür bir uçaktı.Ama büyük yorgunluk,uykusuzluk ve açlıgın verdigi güçsüzlükle uçagın bu durumu ile hiç ilgilenmiyordum.Tek istediğim bir an önce varmaktı.Yaklaşık 45 dakikalık uçuşun ardından Duluth airporta varmıştım.Artık burası havadan geldigim son noktaydı.Daha önce bahsettigim gibi birilerinin beni karşılayacagı söylenmişti.Lakin çıkış kapısından çıktıktan sonra kimseyi göremedim.Ufak bir telaşı üzerimden atarak Türkiye ile iletişime geçmeye çalışıyordum.Zaman farkını dogal olarak unutarak kimseye ulaşamadım kardeşim Yunus Emre dışında.Kardeş candır diye boşa dememişler :).Kendisiyle ufak bir selamlaşmanın ardından bana zaman farkını hatırlatarak Türkiyede saatin gece yarısından sonra 1 oldugunu söyledi.O an kendimi çaresiz hissetmiştim.Gelmem gereken noktadaydım lakin beklenen sonuç yoktu ortada.Yalnızdım.Havaalanının dışına çıkıp bir sigara içmek istedim ve bu sırada ne yapmam gerektigini düşünecektim.Aşagı indim cebimde kalan birkaç parlement sigaradan birini dudaklarımın arasında yuvarlayıp tam ateşlemeye hazırken büyük süpriz ile karşılaştım.Artık herhangi bir plan yapmak zorunda değildim.Çünkü tanıştıgım ilk Amerikalı Jason Wilkes ile karşılaştım.Heeey ARE YOU ERDEM? Sorusunun ardından ne kadar mutlu olduğumu anlatamam bile.Bu adama bir güzellik yapmam gerekiyordu :).Cebimde kalan birkaç parlementi kendisi ile paylaşmak oldukça güzel bir fikirdi.(By the way Thank you Jason WİLKES for everything).Jason ile birlikte önce restoranta gidip yemek yedik ve daha sonra Walmarta gidip birkaç haftalık alışveriş yaptıktan sonra çalışacağım ve 4 ay yaşayacagım bölgeye dogru yola çıktık.

Devamı gelecek.

Fransadan Amerikaya Büyük Heyecan

Son olarak Fransada yaşadığım tek kötü olayda kalmıştım.Bu uçagımın giriş kapısında bulunan ekstra pasaport kontrolü yapan bir hanımefendi ile alakalıydı.Zatı muhterem önce yüzüme baktı sonra pasaportuma baktı ve neden Amerikaya gitmek istedigimi veya gittigimi sordu(ki zaten bunu aldıgım vize türüne bakarak çok rahat anlayabilirdi).Kendisine ögrenci olduğumdan Amerikaya çalışmaya ve seyahat etmek için gittigimden bahsettim ve uçagıma giriş yaptım.Ama gerçekten hissettirdiği duygu resmen teröristmişsin gibiydi.Bu kötü hadiseden sonra nihayet uçaga girişimle beraber koltugumu arama telaşına girdim ve artık büyük yolculuk başlamıştı beniö için.Yaklaşık 9-10 saat civarı bir uçuş süresi ile Minneapolis havaalanına gidiyordum.Uçagın içerisinde tek Türk vatandaşı oldugum hissine çok kapıldım.Sürekli uçak ya düşerse gibi başlayan korkuların arkasına acaba düşerse kime sarılabilirim soruları geliyordu aklıma :) .Uzunca bir yolculuğun ardından nihayet Minneapolise varmıştı uçak.Ve herkesin ilk seferinde olduğu gibi Jet Lag'a düştüm.İndigim bölgenin saati ile telefonumun saati arasında bir yanlışlık oldugunu fark etmem biraz zamanımı aldı.Büyük ihtimalle heyecan ve endişenin vermiş oldugu gerilimden kaynaklı.Tabii olarak telefonum da internete baglı olmadıgından indigim bölgede saat kendini güncellememişti.Bütün bunları yaşarken uçagımı kaçırmış olma düşüncesindeydim ve havaalanını bilmedigimden kaynaklı uçagımın kapısını bulamamıştım.Bir siyahi temizlikçi ablacığım saolsun(kendisini asla unutamam ellerinden öperim)bana neden telaşlı oldugumu sordu acınacak halimden anladı ve ona uçagımın kapısını bulamadıgımdan bahsettim.Kendisi bana yolun yarısına kadar eşlik etti ve kısa süre sonra kapıma ulaşmıştım.Büyük bir heycan ve tebessümle resepsiyondaki kadına uçagımı kaçırdıgımı ve yeni bilet almam gerektigini resmen haykırıyordum.Bana biletini gösterebilir misin dedi ve bileti kadına verdigimde büyük bir kahkaha ile havaalanı inliyordu resmen.Uçagına daha 3 saat var dedigini duyar duymaz hiçbirşey umrumda degilmişçesine büyük bir nefes aldım ve bir köşede telefonumu şarj etme girişiminde bulundum.

3 Eylül 2017 Pazar

İlan/Declaration

Eğer kendimi hazır hissedersem ingilizce yayın yapmayı da düşünüyorum.If I feel myself ready to write in English about something,gonna do it as soon as possible.

Sosyal Sitem

Bu blog ne kadar ilgi görür bilemem.Yazdıklarım kimleri ilgilendirir kimin hoşuna gider bunu da bilemiyorum.Tek bildiğim şey ülkemizde okuma oranı okadar düşük ki eminim insanlar bu tarz blog yazılarını okumak yerine youtube da videolar çekecekler veyahut birileinin çektiği videoları izleyecekler.Ben elbette buna karşı değilim lakin okumak ve birşeyler yazabilmek hayal gücünün ötesine gidebilmek için çok önemlidir.Umarım okunma oranları artar ve umarım burda hep birlikte bir aile oluşturabiliriz.Farkındayım şuanda sadece birkaç kişi okuyor lakin bunun artacagını umarak geniş bir aile olmayı diliyorum.

Sevgilerimle

2 Eylül 2017 Cumartesi

Kaldığı Yerden Devam

Son olarak havaalanında fransız bir görevlinin bana yardımcı oldugundan bahsetmiştim.Bu beyfendinin yardımından sonra gelen ilk metroya atlayıp koyulacaktım yola ki o sırada Paris st Germen takının U19 oyuncularından birkaç tanesi metroya dogru koşuyorlardı birtanesi tam kapı kapanırken içeri girdi digeri benim çantamın çok geniş yer kaplamasından dolayı kapıya sıkıştı.Hemen kendisine bir el uzattım aman birader dikkatli ol olmasam başına bela alıyordun diye bir artistlik yaptım huyum kurusun :) .Bir müddet sonra metrodan indim ve insanları takip etmeye başladım ve bir güvenlik-pasaport kontrol noktasına geldik.Herşey on numaraydı.Hiçbir kötü şeyle karşılaşmamıştım taa ki Amerikaya uçacağım uçağın girişine gelene kadar...

1 Eylül 2017 Cuma

Anıların devamı gelecek efendim.Ayrıca şunu belirtmek istiyorum;bu anıların anlatımından sonra konunun devamı niteliğinde Work and Travel programının finansal boyutundan bahsedeceğim.Programa katılmak isteyen arkadaşlara bir ön bilgi niteliginde faydalı olmasını umarım.

EN GÜNCEL YAZILAR

The advantages of shopping at 4ColorDress

As 4colordress.com family,We always try to make better offer to our customers.The customer satisfaction is the most important thing for...